{ "title": "İttihat ve Terakki", "image": "https://www.kurtulussavasi.gen.tr/images/ittihat-ve-terakki.jpg", "date": "21.01.2024 05:03:05", "author": "Behice", "article": [ { "article": "İttihat ve Terakki; 1889 yılında kurulan, Kanun-i Esasi ve 2. Meşrutiyetin Osmanlı Devleti'nde uygulanarak devletin bu anayasal düzende işlemesine ön ayak olmuş cemiyetin ismidir. Var olduğu dönemdeki ismi İttihat ve Terakki Fırkası olan cemiyetin bugünkü Türkçeyle anlamı; Birlik ve İlerleme Partisi'dir. İttihat ve Terakki Cemiyeti; gerek mutlakiyet yönetiminin terk edilerek cumhuriyete geçilmesinde gerek anayasal düzenin kabul edilerek hukuk devletine dönüşme evrelerinde gerekse halkta milli ve sosyal yönden bir uyanış başlatılarak iç ve dış düşmanlara karşı mücadele bilincinin uyandırılmasında büyük emek sahibidir.

İttihat ve Terakki'nin kuruluşu ve büyümesi

Aslında İttihat ve Terakki ilk olarak kurulduğunda gizli ve illegal bir teşkilattı. Şöyle ki; 1889'da askeriyeli ve tıp öğrencileri tarafından yasadışı yollarla devlette kanuna dayalı düzeni geri getirmek uğrunda gizli bir teşkilat olarak kurulan İttihat ve Terakki; zamanla memleket çapındaki diğer küçük teşkilatlarla birleşerek ve kendine yeni taraftarlar kazandırarak kısa sürede beklenenden çok daha fazla güç kazanmıştır. Kuruluşu olan 1889'dan bu yana gelişimini bu şekilde devam ettiren İttihat ve Terakki; artık 1909 yılına gelindiğinde Osmanlı Devlet tarihinde bir ilk olarak padişaha kafa tutabilecek seviyede bir muhalif grup olarak varlığını açık açık göstermiş, 1909-1918 yılları arasında devleti iktidar olarak yönetmek üzere yönetimi ele geçirmiştir.

1909 yılında devlet yönetiminin İttihat ve Terakki tarafından ele geçirilmesine kadarki süre içerisinde cemiyet üyeleri daha çok örgüt yapılanması, örgüt üyelerinin eğitilmesi, vizyon ve misyonun geliştirilmesi gibi İttihat ve Terakki'nin iç yapısıyla ilgili çalışmalara yönelmiştir. Üyelerinin çoğu genç öğrencilerden oluşan bu teşkilat; o kadar başarılı bir istihbarat uygulamıştır ki; Sultan Abdülhamid bile cemiyetin varlığından kuruluşundan ancak üç yıl sonra; 1892'de haberdar olmuştur.

İttihat ve Terakki'nin fiili eylemlere başlaması

Bu bahsedilen dönem sonrasında İttihat ve Terakki küçük çapta eylemlerde bulunmaya başlamış; padişaha Kanun-i Esasi'yi ve Meşrutiyet yönetimini yürürlüğe koymasına yönelik çağrılar yapan mitingler düzenlemiş, afişler bastırmıştır. Eyleme geçilen bu dönem boyunca İttihat ve Terakki; özellikle öğrencilerden olmak üzere inanılmaz sayıda taraftar kazanmış, ayrıca üyelerinin bulunduğu iş alanına sonradan çok işine yarayacak bir grup, askerler de katılmıştır. Yapılan eylemlerin yer yer sıcak çatışmalara dahi dönüştüğü bu dönem; çoğu İttihat ve Terakki üyesi gerek yurt içinde gerek yurt dışında sürgüne gönderilerek cemiyet faaliyetlerinde aktif olamamaları için çalışılmıştır. Fakat Paris, Brüksel, Cenevre, vs. Avrupa kentlerine giden cemiyet üyeleri burada da vazgeçmemiş; İttihat ve Terakki'nin Avrupa ayağını kurmuşlardır. İttihat ve Terakki'nin bir ilki olarak, cemiyetin Avrupa teşkilatını kuran ve yaygınlaştıran kişi Paris'te bir tıp öğrencisi olan Ahmet Rıza Bey'dir.

1908'e kadarki süre boyunca İttihat ve Terakki yukarıda bahsedildiği gibi gelişim gösterdikten sonra; Balkanlarda İttihat ve Terakki eylemleri padişahın ciddiye alması gereken boyutlara ulaştı. 3 Temmuz 1908'de Resne'de Kolağası Niyazi Bey; yaklaşık 400 kişiden oluşan kuvvetleriyle dağa çıkarak fiilen bir ihtilal hareketine girmiş oldu. Bu hamleden sonra İstanbul'a Kanun-i Esasi'nin yürürlüğe konması ve Meşrutiyet'in ilan edilmesine yönelik bir telgraf çekildi. Karşılıklı yapılan birkaç eylem ve hamleden sonra 23-24 Temmuz gecesi Kanun-i Esasi'nin yürürlüğe girmesi padişah tarafından kabul edildi ve İttihat ve Terakki amacına ulaşmış oldu. Meşrutiyet'in de ilan edilmesiyle kurulan hükümet tamamen İttihat ve Terakki'nin kontrolünde, merkez komitesinin izin verdiği doğrultuda işlev görerek faaliyetlerini sürdürdü. Yani İttihat ve Terakki; direkt olarak hükümet olmayı değil, seçilen hükümetleri dışarıdan yönetmeyi tercih etti.

31 Mart olayı

İttihat ve Terakki'ye muhalif bir gazeteci olan Hasan Fehmi Bey'in Nisan 1909'da suikaste uğraması üzerine cemiyet karşıtları bir ayaklanma girişiminde bulundular. Bu ayaklanmayı Selanik'ten gelen Hareket Ordusu bastırdı ve İttihat ve Terakki iktidardaki yerini iyice pekiştirmiş oldu. 31 Mart vakasından sorumlu olarak tutulan 2. Abdulhamit tahttan indirilerek yerine 5. Mehmet Reşat getirildi. İlerleyen yıllarda padişah tamamen cemiyetin kuklasına dönüştü ve yönetim meclisin tekeline kaldı.

Bab-ı Ali baskını ve sonrası

İttihat ve Terakki iktidar olarak büyümeye devam ederken zamanla bu büyümenin eksisi olarak birliğini sağlayamamaya başladı. Cmiyet içinde ortaya çıkan bölünmeler sonucu mecliste muhalif gruplar ortaya çıktı. Bu muhalif gruplardan en güçlüsü olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası 1912'de iktidarı ele geçirdi. Bu gelişme sonrasında ise Ocak 1913'te Enver Paşa önderliğinde silahlı bir İttihat ve Terakki grubu Bab-ı Ali'yi meclisin toplandığı sırada basarak silah zoruyla yönetimi ele geçirdi ve İttihat ve Terakki tekrar iktidara gelmiş oldu.

Yaşanan bu iç karışıklıklardan sonra Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı'nı takip eden süreç içerisinde alınan yenilgiler ve kaybedilen saygınlık sonucu İttihat ve Terakki kendini feshederek farklı yerlerde farklı isimlerle faaliyetlerine devam etme kararı aldı. Örneğin; Kurtuluş Savaşı'ndan hatırladığımız Müdafaa-i Hukuk ve direniş örgütlerinin çoğu İttihat ve Terakki'ye ait eski yapılanmalardır.
" } ] }