{ "title": "Boğazlar Sorunu", "image": "https://www.kurtulussavasi.gen.tr/images/bogazlar-sorunu.gif", "date": "21.01.2024 20:21:53", "author": "Harun DEMİR", "article": [ { "article": "
Boğazlar Sorunu, İtilaf Devletleri tarafından ortaya atılmış, Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın stratejik öneminden faydalanabilmek adına Osmanlı üzerinde kurgulanan planlardan bir tanesi olarak tarihteki yerini almıştır. Boğazlar Sorunu sadece Osmanlı Devleti'ni değil diğer büyük Avrupa devletlerini de etkilemiş olan bir durumdur. Bu sorun bu devletler arasında kimi zaman büyük çekişmeler çıkmasına da neden olmuştur. Boğazlar Sorunu Kurtuluş Savaşı döneminde ortaya çıkmış bir durum değildir. Bu sorunun kökleri 18. Yüzyıla kadar dayanmaktadır.

Rusya'nın 18. Yüzyıldaki hükümdarı olan Büyük Petro o dönemde Karadeniz'e Boğazlara hâkim olarak sıcak denizlere inme fikriyle dikkat çekmiştir. Çariçe 2. Katerina zamanında da devam eden bu politika doğrultusunda Küçük Kaynarca Antlaşması sonrasında Rusya bu amacını gerçekleştirebilmek adına eline bir fırsat geçirmiştir. Aslında bu durumdan daha önceki bir dönemde yani 1774 yılında da yine Rus gemileri İstanbul Boğazı'nı kuşatma girişiminde bulunmuştur. Ancak bu kuşatma girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 18. Yüzyılda Boğazlara hâkim olmak isteyen sadece Rusya olmamıştır. 1798 yılında o dönemde yaptığı fetih hareketleriyle ön plana çıkan Napolyon, gözünü İstanbul'a dikmiştir. Boğazlar Sorunu'nun 18. Yüzyıldaki bu ayağında başta Rusya olmak üzere tüm büyük Avrupa devletleri Napolyon'a karşı çıkarak Rusya Osmanlı Devleti ile karşılıklı yardımlaşma antlaşması imzalamışlardır. Ancak Fransa Osmanlı üzerine baskıda bulunarak bu antlaşmanın iptal edilmesini sağlamışlardır.

Osmanlı Devleti'nin zayıflamaya başladığı dönemlerde Boğazlar Sorunu daha da çok gündeme gelmeye başlamıştır. 1833 yılındaki Mısır Sorunu ile Rusya emellerine bir adım daha yaklaşmak adına girişimlerde bulunmuştur. Mısır Sorunu'nda Osmanlı Devleti'ne yardım eden Rusya, karşılığında Hünkar İskelesi Antlaşması ile boğazlar üzerinde bazı konularda söz hakkı elde etmiştir. Hünkar İskelesi Antlaşması Boğazlar Sorunu ile yeni bir meseleyi Şark Meselesi'ni de ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde daha etkin olmak isteyen İngiltere Hünkar İskelesi Antlaşması'nın yerine başka bir antlaşma yapılması için girişimlerde bulunmuştur. Bu sırada Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'nın yeniden ayaklanma çıkarması üzerine bu durumu fırsat bilen İngiltere Osmanlı Devleti'ne yardım ederek 1840 yılında Londra Antlaşması'nın imzalanmasını sağlamıştır. İstanbul'un fethinden bu yana Osmanlı Devleti'nin kontrolünde olan boğazlar için bu antlaşma bir dönüm noktası olmuştur. 1841 yılında Fransa'nın da bu antlaşmaya katılmasıyla birlikte antlaşma \"Boğazlar Sözleşmesi\" olarak adlandırılmıştır. Bu sözleşme ile Osmanlı Devleti boğazlar üzerindeki tek hakimiyet ve söz hakkını bir anlamda kaybetmiştir. Bu sözleşmeye göre;
Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlar Sorunu farklı bir boyut kazanmıştır. Özellikle de Avrupa'nın büyük devletlerinin boğazlar üzerinde söz sahibi olmasıyla birlikte de artık devletler arasındaki çekişmeler de artmıştır. 1853 yılındaki Rusya'nın Eflak ve Boğdan'ı işgali de bunlardan bir tanesidir. Rusya'nın Eflak ve Boğdan'ı işgalinden sonra tedirgin olan Avrupa Devletleri kendilerini korumak ve Rusya'yı korkutmak için boğazlardan geçirerek Karadeniz'e savaş gemileri göndermişlerdir. Ancak Rusya bu gemilerle Boğazlar Sözleşmesi'nin ihlal edildiğini öne sürerek Kırım Savaşı için girişimlerde bulunmuşlardır. Bu savaş sadece o zaman için değil, ilerleyen zamanlar için de bir dönüm noktası olmuştur. Avrupa devletlerinin birbirlerine olan güvenin bitmesine neden olan bu olay 1. Dünya Savaşı'nın da temellerinin atılmasına da neden olmuştur.

Boğazlar Sorunu'nun önemi 1. Dünya Savaşı ile daha çok ön plana çıkmıştır. 1. Dünya Savaşı ile Rusya'ya yardım bahanesiyle boğazlardan geçmek isteyen İngiltere, jeopolitik öneminin farkında olduğu Çanakkale Boğazı'na bir çıkarma yapmıştır. Ancak İngiltere'nin bu girişimi Türk askerinin başarılı savunması ile hüsranla sonuçlanmıştır. İtilaf Devletlerinden de yardım alarak tekrar taarruza geçen İngiltere, savaşın kilit noktası olan Boğazların öneminin farkında olarak tekrar hareket geçmiştir. Ancak bu girişimler de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte Osmanlı Devleti Çanakkale Boğazı'nda başarılı olsa da Almanya'nın yenilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti de yenik sayılmıştır. Bu yenilgi sonrası Osmanlı Devleti ile Sevr Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmada Boğazlar ile ilgili de maddeler bulunmaktadır.
Boğazlar Sorunu İtilaf Devletlerinin lehine Boğazlar komisyonuyla birlikte olumlu şekilde sonuçlanmıştır. Özellikle de İstanbul'un İngiltere tarafından işgal edilmesiyle birlikte bu sorun başka bir boyut kazanmıştır. Bu olayla birlikte Anadolu'da büyük gelişmeler yaşanmıştır. İstanbul'un işgaliyle birlikte Anadolu'da da Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımları atılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalarla birlikte yayınlanan Misak-ı Milli ile de Boğazlar Sorunu Türkiye adına yeni bir boyut kazanmıştır. Bu konuda çalışmalarını sürdüren Yeni Türk Devleti, Osmanlı Devleti tarafından imzalandığı halde hiç uygulanamayan Sevr Antlaşması'nın yerine Lozan Antlaşması'nın imzalanmasını sağlamışlardır. Bu antlaşma ile Yeni Türk Devleti Boğazlar üzerinde söz sahibi olabilmek kendini göstermiştir. Londra Antlaşması'na dahil edilen, Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile birlikte;
Boğazlar Sorunu'nu bu antlaşma ile lehine çeviren Türkiye, Misak-ı Milli'yi kesin olarak uygulayabilmek adına Boğazlar üzerinde tam hakimiyet kurmak için çalışmalarını yürütmüştür. Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile de bunu bir adım daha ileriye taşımıştır. Bu sözleşme ile Türkiye kendi güvenliği açısından büyük bir avantaja sahip olmuştur. Bu sayede Türkiye uluslararası alanda da kendisini gösterme fırsatı elde etmiştir. Boğazlar Sorunu konusunda günümüze gelindiğinde artık daha farklı çalışmalar yürütülmektedir. Bugün Boğazların tam hakimiyeti Türkiye'nin elinde bulunsa da bazı konularda Türkiye kısıtlamalara maruz kalmış durumdadır. Özellikle de yeni yapılan araştırmalar nedeniyle büyük devletlerin yeni Basra Körfezi olarak adlandırılan Hazar Denizi Havzası'nı kontrol almaya çalışmak olduğu gözlemlenmektedir. Bu nedenle Boğazlar Sorunu günümüzde daha ileri bir konu haline gelmiştir.
" } ] }